Eylül 07, 2013

DEM


   Ne kadar garip.
   Varlığınla yarattığın mutluluk, dünya üzerindeki tüm insanların mutlu oluşları içinde bir küçük nokta halbuki.Ve aslında o şiirleri, şarkıları kaç yüz kez dinledim ben. Fakat nasıl oluyor “ilk” hissi? Nasıl oluyor bu kendi kendime yarattığım güvenmek? Ama güvenmek ile inanmak kardeş, nasıl da peşinden getiriyor düşmanını? Bir iki kelam ediyorsun. Diyorum ki “ben varım içinde”. Sonra inanmakla düşmanı kıyasıya bir kavgaya girişiyor. Ortalık kan revan. Ne o ölüyor ne öteki, bakıyorum; en hasarlı ben çıkıyorum bu kavgadan.
   Sapsarı denizlerin içinden geçtim. Onlarca farklı duyguyla. Bir. Hiç biri değil de bir tanesi. Nasıl da alıp çok yükseklerden aşağı atıyor tüm hisleri. Eşkali daha oluşmamış o kadar söz, o kadar his ve hayal ölüyor daha ömrünün baharındayken. Sizin yüzünüzden efendim! Sizin bu susuşlarınızdan, bu aynılığı inkar edişlerinizden ölüyor onlar. Ve inanın yeryüzünün en zavallı, en mağlup, en çirkin insanı oluyorum o anlarda. Hani öyle ya; durup karşıdan bakabilsem, hiç düşünmeden sarılacağım kendime, işte o kadar zavallı. Her akşam başka bir şair, sırtımı sıvazlıyor.
   Bir de görünenin ardındaki çeşitlilikleri öğretişlerin.
   Aynı eylem, farklı kipte nasıl değiştiriyor keyfi?  “Sen neredeydin”ler “sen neredesin”e döndüğü an dünya yansın diyorum. Umurumda değil zaman, zamana orantılı olduğu sanılan her martaval.  Zaman mı? Zaman tanıdığım en büyük hırsız. Yok ediyor ona bırakılan her şeyi. Zamana bırakamam seni.
Sonra döndü “ben”, bana şarkıları bir başka söyleten adam’a dedi ki:
     Sakin değil.
     Sessiz değil.
     Nikbin değil.
     Tesadüf değil.
Derler ki; iyi şeyler hep bir anda oluverir.”


0709'13//03.51

Hiç yorum yok: